Zaman Enerjisi
- Wikiluna Admin
- 28 Şub 2017
- 10 dakikada okunur
Tüm enerjilerin esası tek bir enerjiye dayanır. Tek bir temel enerji vardır. Bu temel enerjiden tezahürat olarak; ruh, hayat, zaman ve fizik enerjiler çıkmıştır. Bu temel enerji, Yaradan’dan sadır olmuş “Yaratıcı Enerji”dir. Bu temel enerji kendini sonsuz derecede çeşitlendirecek niteliktedir. Yaratıcı Enerji’nin içinde, kendinden sonraki tüm enerjilerin tohumları vardır. RUH ZAMAN YARATICI ENERJİ FİZİK HAYAT (Bu Yaratılış bir seferde oldu, bitti) Yaratıcı Enerji’den sonraki enerjiler vasıtasıyla Yaratılış (İmalat, prodüksiyon) kendiliğinden ve durmadan sürüp gitmektedir (Teksir Yasası gereği). Bunun Yaradan ile herhangi bir ilişkisi yoktur (Sadıklar Planı Tebliğleri). Teksir Yasası’nı yönlendiren zaman enerjisidir. Varlıklar, seçtikleri kozmik yönde ilerlerken, farklı yoğunluklarda tezahür eden zaman-mekan koşullarıyla karşılaşırlar (fizik elemanlar, spatyomlar ve buutlar). Zaman ve mekan; bunların her ikisi de, varlıktır. Değişik yoğunluktaki zamanlar, kendilerine uygun mekanlarda tezahür edince (zaman enerjisi belli bir mekana bağlanınca) o mekanda değişik hareketler meydana gelir ki, bir örnek olarak; devre sonunda, zaman enerjisinin yoğunluğunun artışına paralel ölçüde olayların fevkalade hızlanışını gösterebiliriz. Varlık, yukarıda sözü edilen zaman yoğunluğunda enkarne olmak için hazırlığını yaparken (örneğin, yaşam planı) aslında, geleceği önceden (imajine ederek) yaşıyor demektir. Geleceği önceden yaşamak ise, geleceğin zamana uyum sağlama çabasıdır. Yani başka türlü ifadesiyle; fiziğe enkarne olmadan önce, o fiziğin zamanına enkarne olunur. Bu da; ruh-zaman işbirliğidir. Giriş kısmında sözünü ettiğimiz enerjilerin yöneticisi durumunda olanı "Ruh Enerjisi"dir. Bunlardan zaman enerjisi, ruhun yaratıcılığının gerçekleştirilmesi bakımından ön plandadır. Başka bir deyişle; zaman enerjisi, ruhun sağkolu durumundadır.Çünkü zaman enerjisinin durumu ile ruh enerjisinin durumu birbirine çok yakındır. hatta bazen ruhsal amacın hedefine ulaşıp ulaşmaması, zaman enerjisinin hedefine ulaşıp ulaşmamasına bağlıdır. Sanki zaman, ruhsal enerjiyi yönlendirmektedir. yani zaman enerjisi ruha, "Burada senin aradığın ortam yok, senin enerjine hitap edebilecek, enejin karşısında değişim gösterebilecek olgunlaşma yok!" dediği zaman, ruhsal varlık oradan etkisini çeker ya da bekler. ama zaman ererjisi madde üzerindeki esnekliği sağlayabilecek derecede yoğun bir çalışma yapmışsa, onu yoğurulmaya elverişli bir kıvama getirebilmişse, ruhsal enerji orada kendi iradesini gerçekleştirebilir. Ruh varlığı, yaşamı oluşturmak ve canlılığı sürdürmek için de zaman enerjisini kullanır. Dolayısıyla ruh enerjisinin amacına ulaşabilmesi zamana bağlıdır. zaman enerjisi, bir ortamı ruhun bilgisinin enkarnasyonuna elverişli hale getirdiğinde, bilgi o ortamda tezahür eder. bu aynı zamanda, ruh ile fizik arasındaki uyumun, zaman tarafından oluşturulduğunun bir göstergesidir. başka bir deyişle, ruh-zaman etkileşiminden bilgi ortaya çıkar. Görülüyor ki, ruh varlığı bilgisini zaman aracılığı ile ortaya çıkarmaktadır. zaman enerjisi yukarıda söylediğimiz işlevini gerçekleştirdiği sürece içinde, ulaştığı yerin durumuna göre (zaman-mekan koşullarına göre) yoğunluk kazanır fakat aynı zamanda, kendine uyum sağlatmanın yollarına da bakar. Yani enkarne varlığı gelişime ve değişime zorlar. Enkarne varlığın, zamanın bu etkisi karşısındaki beklenen tutumu, ona uyum sağlamaktır. Enkarne varlık bunu, idraklenme çabası içinde şuurlanmak suretiyle, içinde bulunduğu mekanın vazifesini yaparak ve o mekanın icaplarını yerine getirerek başlar. başka türlü ifadesiyle, zaman ve makanın icaplarını yerine getirmek vazife yapmaktır. bu bağlamda, vazife yapmak için büyük bir sabır içinde zaman ve mekan oluşumunu beklemek sözkunusudur ki bu, belli bir yerin (mekanın) vazifesini yerine getirmektir. yukarıda sözünü ettiğimiz uyumu gerçekleştirmenin en önemli yollarında biri sabırı tahammül içinde olmaktır. yani zamanın yoğunlaşmasına sabırla tahammül etmek. insanda sabır melekesi, belli bir oluşumun sürekliliğini gerektirir. bu süreklilik içinde zaman enerjisinin insan bünyesinden geçişi sözkonusudur. dolayısıyla zamanın bünyemizden geçişinin hızı sözkonusudur. Başka bir deyişle bu hız insanın kendi varlıksal niteliğine göre farklı farklıdır. işte bundan dolayı, zaman çok hızlı geçtiğinde o hıza tabi olarak hızlı deneyimler (eprövler) yaşarız. içinde eprövleri yaşadığımız olayların akışındaki hıza uymak sabırdır. Ancak bu şekilde bu şekilde bir sabır hali içinde olaylara enkerne bilgiye nüfuz etmek sözkonusu olabilir. Olaylar*, aslında zaman enerjisinin marifeti olarak ortaya çıkar. Olaylarla içine girdiğimiz gerilim hallerinin de, zaman enerjisi açısından gelişimdeki rolü büyüktür. Esasen, gerilimi oluşturan husus, zaman enerjisinin etkinliğidir. Zaman enerjisi gerilimi sağlamazsa epröv oluşmaz. başka bir deyişle, toplumsal yaşamdaki çeşitli gerilimlerin asıl nedeni zaman enerjisinin bu işlevidir. Sözkonusu gerilim içinde (ya da gerilim ile) içine girdiğimiz eprövler, gerilimi oluşturuyor (Gerilimi oluşturan zaman enerjisidir). Zamanın getireceği olanaklara karşı uyanık olmak, plan içerisinde ilerlemeyi kolaylaştırır. Sözkonusu olanakları görmek ve uyum sağlamak, çağın zamanına uymak demektir. görüldüğü gibi insanları daha üst bir düzeye çıkartmak için onları gerilim içine sokmak gerekli olmaktadır. çünkü bilgi enerjisi başka türlü ortaya çıkmıyor. bütün bunlardan anlaşılıyor ki gerilimi yaratan, zaman enerjisi olmaktadır. Çünkü belli bir eprövün yaşanması için hazırlayıcı faktör zaman enerjisidir (knronostur). bu hazırlık tamamlanınca, içinde bulunduğumuz mekanda belli bilgileri içeren eprövlerle karşılaşırız. İçinde bulunduğumuz mekanı belli yoğunluktaki bir bilginin ortaya çıkmasına elverişli hale getiren zaman enerjisidir. Şimde içinde bulunduğumuz kıyamet döneminde (devre sonunda) içiçe olmak üzere birçok gerilim alanı içinde bulunuyoruz: _ Dünyanın yarattığı kendi gerilim alanı, _ Doğa ile ilişkimizden doğan gerilim alanı, _ Hedeflerimizle ilgili gerilim alanı, _ Ülkenin içinde bulunduğu gerilim alanı, Bütün bunlardan anlaşılıyor ki zaman enerjisi, genel anlamda olgunlaşmak için gereklidir. Zaman enerjisinin çalışmasına uyabilirsek; gelişim hızımız artar, değişime ve dönüşüme daha kolay uyabiliriz. Zaman enerjisinin kullanılmasında pozitif/negatif formpanselerin büyük rolü vardır. Pozitif olanlar zaman enerjisine uyum bakımından önemlidir. Çünkü pozitif formpanseler daha yüksek bir titreşimde olduğu için, hem insanın koruyucu şemsiyesini oluştururlar hem de, ileride kullanılması için hazır bir enerji paketi durumundadırlarç pratik olarak birey temennilerini ve dualarını güçlü bir şekilde yapmuşsa, bunlardan oluşan formpanseleri kendi yakın çevresinde koruyucu bir kalkan olarak tutabilir. Değişikliklere ve tekamül hızlanmasına sebep olanın zaman enerjisi olduğunu daha önce de belirtmiştik. Zamanınn bu şekilde olgunlaştırması ve değiştirmesi sayesinde belli bir dönem için öngörülen bilgiye hazır hale gelinir. Bu bağlamda duyarlılık arttıkca zamandan daha çok etkilenilir. Duyarlılığın artması, seyyaliyetle ilgili bir konu olduğu için, bağlı şuur yanımızın (bedenin) seyyaliyetinin artması ile, zaman enerjisinin etkisi arasında paralellik (bağlantı) vardır. İnsan ne kadar seyyal ise, söz konusu değiştirici etkiye o kadar kolay uyum sağlayabilir. İstediğimiz, doğruluğuna inandığımız halde birçok şeyi yapamayışımızın nedeni, zaman enerjisine uyum sağlayamayışımızdan kaynaklanır. Böyle olumsuz bir sonuçla karşılaşmamak için seyyaliyetimizi arttırma (en azından yitirmeme) çabasını elden bırakmamak gerekir. bu durum, başka türlü ifadesiyle; insanın iç zemininin, zaman enerjisinin etkilemesine elverişli hale gelmesi de demektir. çünkü fiziğin titreşimi yükseldikçe (yani safiyet ve seyyaliyet arttıkça) zamanın insanda tezahür etme olanağı ve olasılığı artar. Bu yürüyüş içinde bulunduğumuz mekanın gelişim olanaklarını (Kur'an'daki "Nimetler") daha kolay seçebilir hale geliriz.Eldeki bu gelişim olanaklarını heba etmeden kullanmak da, bir bakıma, zaman enerjisini değerlendirmek olmaktadır. Çünki, zaman enerjisinin giderek yoğunlaşması da bir gelişim olanağıdır. Elimizdeki gelişim olanaklarını zamanında değerlendirmenin bir yararı da zaman enerjisi aracılığı ile ne gibi bir değişimin amaçlandığını sezinlemede başarılı olmaktır. Sözkonusu değişimin kontrolü ve yönetimi kuşkusuz, devre sonunun ve zamanın da sahibi olan Rab Planı'nın elindedir. O'nun zaman enerjisi aracılığı ile gerçekleştirmeye çalıştığı büyük değişim (şuurda uyanış) olup durmaktadır. İşte bu değişime uyum sağlamanın ve devre sonunu başarıyla tamamlamanın yolu, yukarıda sözünü ettiğimiz elde mevcut gelişim olanaklarından yararlanarak idraklenme çabası içinde safiyeti arttırmaktır. Bu gelişim olanaklarından belki de en önemlisi zaman enerjisinin tercih ettiği bir odak haline gelmektir. çünkü zaman enerjisi kendi titreşimine uygun zemini arar ve böyle bir zemini bulduğu zaman yoğunlaşır, yani bireyin önüne birtakım olanaklar çıkartır. burada söz konusu edilen zemin, bireyin kendi iç zemini olabileceği gibi, bireylerden oluşan ortak alanlar da olabilir. Bireyin ya da bireylerden oluşan ortak alanların böyle bir çaba içinde bulunmaları, varlığın deneyim yapma olanağını katlayarak arttırır. Bu katlanışa, bireyin özellikle devre sonunda gereksinimi büyüktür. çünki,devre sonu gelişme zamanının en yoğun olduğu kesittir. Bu kesitte gelişim hızı artmıştır. Söz konusu hız artışının nedeni zamanın hızlanmasıdır. Çünki zaman, kendi çevresinde dönüşüyle halkasını tamamlamaktadır. yani zamanın da sahibi olan devre sonunun sahibi Rab, zaman enerjisi aracılığı ile o dönemle ilgili Muradı'nı gerçekleştirmek üzeredir. Onun için "Baş ve son benim" ifadesi kullanılmıştır. Yukarıda söz konusu ettiğimiz hızlanmayla planın tepesine, merkezine doğru yaklaşıldıkça orada, yani merkezde geçerli zamana tabi oluruz. İşte özellikle devre sonunda varlık, gelişim süreci içinde, giderek o zamana uyum kabiliyetini arttırdığı oranda "Hızlı şuur düzeyini" tutturmuş olur. Bu, başka türlü ifadesiyle; Bireyin katetmek zorunda olduğu merhalelerin sürecinin hızla azalması demektir. Özellikle devre sonunda hızı giderek artan zamana uyum sağlamak için bazı araçlar (uçak, bilgisayar vb. iletişim araçları gibi) geliştirmiş bulunuyoruz. Bu şekilde zaman enerjisinin hızını kendimize bağladığımızı söyleyebiliriz. Çünki sözkonusu gelişmiş araçlarla zamanın enerjetik yanını daha hızlı kullanma olanağına kavuşuyoruz. Bu gelişim süreci içinde, bağlı bulunduğumuz koninin tepesine yaklaştıkça, zamanın işlevine daha çok uyum sağlanmış olur. Bunun tersi olan durumda ise, yani bireyin realitesine ve eskiye bağlanıp kalması durumunda "Ağır geçen zaman" sözkonusudur. Bir plansal yapılanma içinde zamanın en ağır geçtiği mekan, merkezden en uzak yerdir (yani koninin tabanıdır). Varlık, içinde bulunduğu mekanda tezahür eden zaman enerjisinin en ince frekansına uyum sağlayabildiği ölçüde, kendi bünyesindeki zaman enerjisini arttırmış olur ki, bu da bireye imajinasyonun hızla formasyona girmesi olanağını kazandırır. Zamanın bir işlevi de alt ve ara planları dejenere edici etkisidir. Şöyle ki yukarısı, kıyam ettirici basıncını "kolon" vasıtasıyla zaman enerjisini kullanarak gerçekleştirir. "Yukarı'nın basıncı"nın bu şekilde artması ile alt ve ara planlar dejenere olur. Yani onların realiteleri değersizleşmiş olur ki, bu da onların "helak olmaları"dır. Başka bir ifade ile, değersiz hale düşen realite helak olmuş demektir. Görülüyor ki bu bağlamda dejenerasyonun en büyük oluşturucusu ("kolon" aracılığı ile gelen) zaman enerjisidir. Yani Yukarısı, bir mekanda oluşturacağı dejenerasyonu, zaman enerjisini orada yoğunlaştırarak gerçekleştiriyor. Dolayısıyla dejenerasyondan kurtulamamak demek; eski realiteyle ilgili belli bir planın esareti altında olmak demektir. Yukarıda söz konusu edilen zaman enerjisinin işlevi, ruhun tezahür ettiği ortama göre değişiklik gösterir. ruhun tezahür ettiği ortam ne kadar ne kadar süptil ise, zaman enerjisinin işlevi o kadar artar. dolayısıyla , süptil bir bedendeki zaman enerjisinin işlevi, böyle olmayan bir bedendeki işlevinden daha hızlıdır. *: "Canlılık" konusuna ileride ayrıca değinilecektir. **: olayların belli zaman yoğunluklarında gerçekleşmesi nedeniyle Tedriç Yasası da zamanla ilgilidir. ***: Bunun sembolizmdeki adı "kuyruğunu ısıran yılan"dır. Bu en geniş analamda, zamanı ve hayatın sürekliliğini sembolize eder. Söz konusu sembolün başka bir anlamı da "Bütün şeylerin içinden geçtiği zaman enerjisi"dir. Üçüncü olarak da kuyruğunu ısıran yılan, "Sürekli olarak bir daire şeklinde kendi başlangıcına dönen ilk doğa". "Zaman Enerjisi, Murry Hope/ Ruh ve Madde Yayınları) Zaman Enerjisi ve Bilgi Ruh varlığının bilgisini zaman enerjisi ile tezahür ettirdiğini, ortaya çıkardığını daha önce söylemiştik. Dolayısıyla maddenin dağılmasını ruh varlığı bilgi enerjisi ile önler. yani madde ayakta tutan ve belli bir form içinde koruyan bilgi enerjisidir. Bilgi enerjisi bu işleviyle maddenin dağılmasını (entropiyi) önleyen etmendir. İşte ruh varlığı, bilgisine bu işlevi yaptırmak için, zaman enerjisini bir araç olarak kullanır. Eşyadaki "form tutabilme yeteneği"ni ruhsal enerji, zaman enerjisini kullanarak bilgisiyle bu şekilde ortaya çıkarır ve maddenin dağılmasını (entopiyi) önler. Bu durum aynı zamanda, zaman enerjisiyle sağlanan bilgi yoğunlaşmasıdır ki bilginin enerji yoğunluğu değiştiği zaman, maddenin formu ve niteliği değişir (nitelik değişimi sürekli, form değişimi vadede...). Görüldüğü gibi ruhsal enerjinin etkileme aracı (zaman enerjisi vasıtasıyla) bilgisidir ve bilgi enerjisinin ortaya çıkışı, ruhsal enerji ile zaman enerjisinin karşılıklı etkileşiminin sonucudur. Bu etkileşim sonucunda; madde maddeye, evren evrene bilgi enerjisi aracılığıyla bağlanır. Yukarıdaki durumun tezahürat alemindeki görünümünü ise şöyle özetleyebiliriz. Yani, zaman-bilgi etkileşiminin bireydekigörünümü şöyle oluyor: Zamanın bizden istediği, ataletten, durağanlıktan kurtulmaktır. Yani kendi kendimizi kaybetmeden (farkındalık halinde) iç zemini, Rabb'in Zamanı'nın enkarnasyonuna elverişli hale getirmek suretiyle, zamanın değiştirici işlevine uyum sağlamalıyız ki, bilgi( ve aynı zamanda sevgi) bizde tezahür etsin. Bu aynı zamanda idrak ve şuurlanma sürecidir. Yukarıda söz konusu edilen bilgiyi (ve sevgiyi) kullanılabilir ve yaşanabilir hale getirmek için harcanan çaba ve değişim ile daha değişik (yoğun) bir zaman bizde enkarne olması için elverişli bir iç zemini hazırlamış oluruz ki bu da, daha değişik bilginin bizde tezahürüne vesile olur. Mantal ve Zaman Enerjisi Zaman enerjisinin, insanda tezahürü, insanın iç zeminini safiyet ve seyyaliyetine bağlıdır. Bu niteliğin kazanılması ve hızlandırılması, mantaldaki etkinlikle ilgili bir konudur. şöyle ki bağlı şuur etkinliği çerçevesinde yapılacak idraklenme çabası ile kazanılacak mantal performans sayesinde zaman enerjisi işlevini gerçekleştirir. Söz konusu mantal performans değişime yöneliktir. Değişimin hedefi ise ruhsal varlığın belli bir mekandaki tezahürünün dönüşümüdür. Yani dönüşüm, değişim ile, değişim de mantal bir hazırlıkla olmaktadır. Bu şekilde varlık gelişimle ilgili noksanlarını tamamlama çabası içinde zaman enerjisine uymaya çalışır. Mantal, yukarıda belirtilen şekilde değişime hazırlandığı zaman Rahman ve Rahim olan tesire daha kolay uyum sağlanır. Çünkü bu tesir, doğrudan doğruya varlıkların mantaline nüfuz ederek gerekli değişikliği yapar. Ayrıca unutmamak gerekir ki, zaman enerjisinin yoğunluk değişimine bağlı olarak mantalimize nüfuz etmesi söz konusudur. Canlılık Ruh varlığının, yaşamı oluşturmak ve canlılığı sürdürmek için de zaman enerjisini kullandığını daha önce belirtmiştik. Esasen her noktasını canlandırmak ruh varlığının işidir. Her an oluşum halinde olduğunu bildiğimiz evrenleri belli formlar içinde tutmak ve onları şekilden şekle sokarak yeni mekanları oluşturmak, ayrıca bu mekanları canlı tutmak (zaman ve bilgi enerjileri aracılığı ile) ruhun işidir. Kısacası, yukarıda belirtilen işlevinde ruhsal enerjinin en büyük yardımcısı zaman enerjisidir. bu bakımdan varlık, zamanı kullanamazsa hiçbirşey yapamaz: Büyüyüp gelişmek ve canlı kalmak zamanla ve zaman içinde olur ve zamanın varlıklara tanıdığı olanaklar çerçevesinde herşey ortaya çıkar. Ruh varlığı zaman enerjisini yoğunlaştırmak suretiyle, canlılığın daha ileri formlarını (örneğin zeki hayatı) oluşturur. Yani canlılık, büyük ölçüde zaman enerjisinin katalizörlüğü ile Yüksek Varlıklar'ın iradesi doğrultusunda oluşturulur. Zaman enerjisi olmaksızın hayatiyetten ve canlılıktan söz etmek olanaklı değildir. Çünki, ritimlerinin başlaması, zaman enerjisi ile mümkündür. Canlılar arasındaki iletişim bile zaman enerjisi aracılığı ile olur. Herşeyi bir araya getiren ve iletişim halinde bulunduran zaman enerjisidir. Bir plansal yapılanma içinde (tepeden tabana) tüm iletişim, zaman enerjisi aracılığıyla olur ve tepede olan, söz konusu iletişimi zaman enerjisi aracılığıyla kontrol eder. Daha dinsel bir ifade ile; Rab, kontrolünü ve yönlendirmesini zaman enerjisi aracılığı ile yapar. Yukarıda sözü edilen zaman enerjisi, planın her yanında homojen bir görünümde değildir: Zaman enerjisinin çeşitli plan katmanlarında değişik çeşitlemeleri söz konusudur. Çünki ruh varlığı, zaman enerjisini bir araç olarak kullanmak suretiyle hayat ve fizik enerjilerinin ihtiyaçlarına göre tüm olanakları ortaya koyar ki bu da daha önce sözünü ettiğimiz zaman enerjisi ile ilgili işlevlerin başka türlerindendir. * : Zaman olmadan, ruh varlığının hiç bir şey yapamayacağı Vedalar'da yazılıdır. (Ruhsal söyleşi Ağustos, 1995) ŞUUR-ZAMAN İLİŞKİSİ Zaman enerjisinin bizim şuurumuzda bırakmış olduğu izlere göre bir zaman kavramı içinde bulunuyoruz. Şuur alanımız ne kadar geniş ve suptil olursa, zaman enerjisinin şuurda iz bırakma olasılığı o kadar artar. Şuurun zaman enerjisi ile olan bu ilişkisinin şu ya da bu düzeyde oluşu, zamanın kısa yada uzun algılanması konusunu beraberinde getirir. başka türlü ifadesiyle zamanın kısa yada uzun algılanması, şuurun zaman enerjisiyle olan kombinasyonundan doğan bir durumdur. Dolayısıyla zamanın, yaşanan halden ibaret bir durum olduğunu söyleyebiliriz. Lineer bir zaman olmayışı da bundan dolayıdır. Öyleyse geçmiş, şimdi, gelecek söz konusu değildir; an vardır ve anı yaşamak vardır. Esasen"an"ın içinde bizim geçmiş ve gelecek dediğimiz "zaman dilimleri" vardır. Çünki an, geçmişin bir sonucudur. Anı yaşayıp değerlendirerek de geleceği oluşturuyoruz. DEVRE SONU Bütün bunlardan anlaşılıyor ki özellikle devre sonu insanları olarak zamanın bizden istediği şeyleri çok iyi bilmek ve gereğini yapmak tam anlamıyla çağdaşlık olmaktadır. Bu, devre sonu zamanının yoğunluğuna uyum sağlamak demektir. Kısaca idraklenmeyi ve şuurlanmayı içine alan bu durum aynı zamanda "zamanın kontrolü demektir ki, beraberinde varlığın içinde bulunduğu dönemde geçerli olan yasalara* uyum anlamını da içerir. bu açıdan ele alındığında "zamanı kontrol edebilmek" insan varlığının ulaşabileceği (o devre için) en yüksek tekamül düzeyidir. Söz konusu kontrolün oldukça zor bir uyum ve esneklik gerektirdiğini biliyoruz. çünki zaman enerisinin yoğunluk akışı ve artışı, devre sonuna doğru uzanan bir görünüm içindedir. bunda başarının en kritik i *: bu yasalardan, zaman enerjisi ile en yakından ilgili olan Teksir Yasası'dır. Ayrıca Tedriç Yasası gereğince olayların belli zaman yoğunluklarında gerçekleşmesi nedeniyle Tedriç Yasası da zamanla ilgilidir.
Derleyen: Selman Gerçeksever
Comments